Ali Cengiz’in şiirinde, imgeler bağ bozumu üzümlerine dönüşüyor. Yer yer şaraplaşan ritmik fonemler, yer yer acı; duyguların eşiğinde sirkeleşiyor. Muhteviyattaki şiirler, bir flanörün satirine bulanarak iç dünya pencereleri açarken topluma da bir kapı aralıyor. Antikiteden beslenen şiirler, aynı zamanda modern zamanların panoramasını, insan ve pastoral portreleri imliyor. Doğu’dan yükselirken Batı’ya da kucak açan Ali Cengiz, habis olana karşı kişisel tarihiyle dimdik duruyor.
‘‘…İstemem tutsun beni beşerin ahı Yürürüm yolumda bir başıma kalsam da Tanrılar koydular adımı köle Semavi oldular kullandılar beni böyle…”