Çağrı, pekâlâ keskin nazarını bir anda harlanan ateşe kavuşturdu.
“Lütfunun nemi eğer odu terbiye ederse, dumanı sümbül olup kıvılcım içinde tohum olur.”
Çağrı, tekrardan Balaman’a baktı ve devam etti;
“Ateş asidir, serkeştir. Lütfunun ıslaklığı eğer ki ateşi yetiştirirse, dumanı sümbül olup kıvılcım içinde tohum olur!”
Çağrı, bu defa bir iç geçirip ekledi;
“Atam Selçuk ki yıllardır yanan bu ateşe tohum ekmek için uğraş verdi. İmdi bu ateş iyicene harlandı. Bizler hidayetimizle yanan bu ateşe tohum serpip dumanın sümbül olması için gayret göstereceğiz.”
Balaman, çehresindeki hafif bir tebessümle sağ elini sol göğsüne götürdü.
“Eyvallah Bey’im!”
Çağrı o vakit dedi;
“Hayde Atam Yadigârı! Fecir vakti ayaklanıp tez yola koyulmamız icap eder. Sen iki alp vazifelendiresin ve varacağımız güzergahtaki Şeddadilere ivedi haber salıp destek isteyesin.”