Pauline için hayat güllük gülistanlıktır. Sevgi dolu bir eş, üç çocuk, rahat bir hayat… Velhasıl mutlu bir kadındır. Beyaz atlı prensiyle mutlu mesut yaşarken tahterevalliye kaçak binen bir yolcu –ki o Pauline’nin en yakın arkadaşıdır- bütün dengeleri altüst eder.
Halbuki Pauline biraz dedikodulara kulak kabartsa yaklaşan felaketi öngörecektir. Ama hayır, o çok iyi niyetli biri olduğundan ne dedikodulara kulak asar ne de imaları kurcalar. Ta ki kocasının, en yakın arkadaşıyla birlikte olduğunu ve boşanmak istediğini öğrenene kadar. O zaman tahterevalliden düştüğünü fark eder.
Nefret ve acıdan kıvranan umutsuz ev kadınımızın imdadına psikiyatr annesi yetişir. Tavsiyesi basittir: Kötülüğün kaynağını kurut. Pauline de tavsiyeye uyar ve sabık kocası Yann’ı öldürür. Tabii sadece kafasında… Fakat bir gün Yann gerçekten ortadan kaybolur, ve gözler Pauline’e çevrilir…