1930'lu yıllardan başlayarak 1970'li yıllara ulaşan sosyal politik-tarihî bir süreci, dünya panoramasını izlemek mümkün bu yazılardan. Ben Max Frisch'in söz konusu yazılarından ilk örnek olarak onun 1933 yılında kaleme aldığı, "Saraybosna'dan Mektup"unu aldım. Yazının alt başlığı, "Kadınlar Örtününce": Saraybosna'da o günlerin Türk yaşayışını bir Avrupalı gözüyle ama hafif ironik tonda anlatır. 1939 yılında Budapeşte izlenimlerini dile getirir "Macaristan Karalamaları" başlığı altında, ve iki bölüm halinde. Yunanistan, "Korint Gezisi"nde yazarı duygulandıran, yoksul ama konuksever insanların yaşayışları ile ilgili manzaralar sunuyor; "Mutluluk"tur bu yazının alt başlığı. 1935'te kaleme aldığı "Küçük bir Almanya Güncesi"nde, Nazi Almanya'sının bütün atmosferini bir yazarın görmesini bilen hassasiyetiyle nasıl yansıttığına tanık oluyoruz. Max Frisch bu yazısında bir İsviçreli için Almanya'nın önemini dile getirmekle başlar. Alman kültürüne çok şey borçlu olan, aynı dili konuşan İsviçrelinin Nazi dönemi Almanya'sında geçirdiği duygu karmaşasını algılıyoruz, okuyucu olarak İspanya'da geçirdiği bir aylık geziyi 1951 yılında anlatır Max Frisch.