
Masalların devam ettiğini söylesem inanır mısınız?
Eskiden olan cadılı, prensesli, kraliçeli, cüceli karakterler bugün de şekil değiştirerek yaşamaktadırlar.
1988 yılının 26 Mart gecesinde Beykoz'da bir evin ışıkları açıktı ve hastahaneden gelecek olan müjdeli haberi bekliyorlardı. Neden sonra dünyaya nurtopu gibi bir bebek gelmişti. Asırlardır beklenen laneti ortadan kaldıracak ve ülkesinde yaşayan insanların hayallerini tekrar özgürlüklerine kavuşturacak kişi nihayet yeryüzüne ulaşmıştı. Yani sonuç itibariyle şirin mi şirin, abıcı bıcıcı, ubucu diye sevilebilen, güleryüzlü, neşeli çocuk kısa süre içerisinde büyümüştü. Artık babaocağından ayrılmış 2009 senesinde Kocaeli Üniversitesi Halkla ilişkiler bölümünü bitirmişti. Peşi sıra gelen mesleki başarılar ve bitmek bilmeyen okuma aşkı onu Anadolu Üniversitesi Türk Dİli ve Edebiyat FAkültesinde (tabii ki) serüvenine devam etmesine sebep olmuştu.
Derken yıllar yılları kovalamıştı ve Mine yazar olmaya karar vermişti. Zihninde biriktirdiği cümleler bir oluk olmuştu ve bembeyaz sayfalara kaleminden akmaya başlamıştı. İlk kitabının adı ona rehber olmuştu. İç sesinden gelen bir yankı ona seslenmişti doğru yolda olduğunu söylemişti. Hiç bir zaman vazgeçmemişti, çünkü o da biliyordu yazdığı kitap insanlarımıza ilişki ve iletişim konusunda bir ışık tutmak için hazırlanmıştı.
Özel bir arzusu daha vardı. Ülkemizin farklı noktalarında hayal kuran çocuklar yaşıyordu. Belki bizler unutmuştuk onları fakat Mine Sarı ilk eseri olan İç Sesimin (kendi payına düşen) gelirini Gaziantep’te bir köy okuluna bağışlamaya karar vermişti.